“Sensin. Elbette sensin.
Her zaman sensin.”
Senin
Kitabın, duyguları saplantıya dönüşmüş sapıktan
kaçmaya çalışan bir kadının yaşadığı psikolojik gerilimin hikâyesidir.
Clarissa, kendisiyle aynı üniversitede görevli Rafe’in sonu gelmeyen tacizleri
karşısında giderek daha fazla korkmaya başlar. Adam onu rahat bırakmaz,
reddedilmeyi umursamaz. Her zaman orada, Clarissa’nın yakınında bir yerdedir.
Bir dava jürisine seçilen
Clarissa rahat bir nefes alır. Mahkeme salonu güvenilir bir sığınaktır, Rafe’in
olmayacağı bir yerdir. Ama katıldığı dava konusunun kaçırma ve taciz olduğu
anlaşılınca, Clarissa kendisiyle tanık sandalyesindeki genç kadın arasında
paralellik kurmaya başlar.
Çocukluğundaki bir olayda
polisi kendisine inandıramadığı için bu sefer Rafe’in tacizini kanıtlaması
gerektiğini düşünür: Clarissa, bir yandan adamın yaptıklarını günlüğüne
kaydederken, öte yandan da kanıt toplamaya başlar. İşte o zaman, Rafe’in
çevrelerinde ördüğü ürkütücü masalın gizini çözer – ve o masal için Rafe’in
tasarladığı “son”un asla hayal edemeyeceği kadar korkunç olduğunu görür.
“Sen beni arzuluyorsun. Sen
beni seviyorsun. Senin bana ihtiyacın var. Sen benim ölümüm olacaksın.”