Patricia Highsmith, Tom Ripley, Avrupa, Antikahraman

Ripley’nin Peşinde Avrupa

17.08.2021
Ripley’nin Peşinde Avrupa

Kimi insanlar ihtiraslıdır. Bay Ripley de yeteneklerini ihtirasından alan o insanlardan. Yemeye, içmeye, giyinmeye pek de düşkünmüş gibi görünmez belki… Oysa giysiler kendine ait değilse, anlatılan da başkasının hikâyesiyse Tom Ripley bunların hepsinden zevk alır. En çok da gezip görmek, yeni şeyler öğrenmek konusunda tutkuludur. İşlediği suçun delillerini yok etmesi ve şüphe uyandırmayacak bir hikâye bulması gerekirken bir anlığına Paris’e gitme hayalleri kurabilecek kadar çılgın, ilk başta davet edildiği bir kayak gezisi planından dışlandığını duyduğunda birini öldürebilecek kadar arzuludur. Bir suçlu gibi, kaçmak ya da saklanmak için bulunmaz gittiği yerlerde; hevesle gezerken görürüz onu, çoğunlukla bir sonraki rotayı planlarken. Takip ederken içimiz ürpermez sadece, tatlı tatlı başımız da döner onun gezilerinden aldığı keyifle.

Eski bir tanışını görmek için küçük İtalyan kasabası Mongibello’ya gitmek üzere gemiyle New York’tan çıkmasıyla başlar her şey, İtalya’ya vardıktan sonra da dur durak bilmez Bay Ripley. Onu Paris’te Dôme’da fine à l’eau içerken, Arles’de Van Gogh’un izini sürerken, San Remo’da sahilde takılırken ve en önemlisi de sıklıkla yeni yerleri düşlerken buluruz. Bizleri de düşlerinin peşinden sürükler uçakla, trenle, gemiyle, arabayla, belki meşum bir kiralık sandalla.

 

Ripley’nin peşinden gitmek ve Avrupa hayaline dalmak isterseniz bu yetenekli gezginin rotasına buyurun:

Henüz bir suçlu değilken, Mongibello’dan yaptığı İtalya içindeki günübirlik gezilerle başlıyor; Napoli, Roma, San Remo’yu görüyor. San Remo’da yaşanan malum olayın ardından Roma’ya gidiyor ve Roma’dan hep hayalini kurduğu Paris’e uçup Dôme’da fine à l’eau’sunu yudumluyor. Paris’ten dönerken de elbette rotasına iki yer daha katıp Lyon ve Arles’i geziyor. Marseilles’de mola veriyor ve trenle doğuya uzanıyor: St. Tropez, Cannes, Nice, Cote d’Azur. Her şey neredeyse tıkırında işlerken beklenmedik bir olay yaşanıyor ancak hiçbir şey Tom Ripley’nin kaçarken gezme arzusuna engel olmuyor; Napoli, Roma, Floransa ve Bologna üzerinden geçerek Verona’da Trento kasabasında konaklıyor ve Venedik’e geçiyor. İtalya’nın ve hatta Fransa’nın neredeyse tamamını görmekle yetinecek değil, Avrupa öylece onu beklerken Ripley de kaçış/gezi rotasını genişletiyor. Venedik’ten arabayla Brenner Geçidi üzerinden Salzburg, Münih, Trieste, Bolzano’ya gidiyor ve o büyük rüyasını gerçekleştirmek, Yunanistan yolculuğuna çıkmak üzere hazırlanmak için Venedik’e dönüyor. Sonra gemiyle (Hellenes) Yunanistan’a hareket ediyor. Geride kalanlar kimin umurunda, yetenekli Tom rüyasını yaşamanın dumanlı sarhoşluğu içinde. Bundan sonraki limanlar canlanıyor zihninde, bir dahaki sefere onunla belki Bombay’da, belki İstanbul’da, belki Rio’da buluşmak üzere.

Patricia Highsmith
 

 



Diğer Blog Yazıları

Tümünü gör