Chimamanda Ngozi Adichie, Doris Lessing, Gil Scott-Heron, Harriet Beecher Stowe, J.M. Coetzee, Liste,

Charlottesville Olayları Üzerinden Kısa Bir Okuma Listesi

17.08.2021
Charlottesville Olayları Üzerinden Kısa Bir Okuma Listesi

12 Ağustos Cumartesi günü, Virginia, Charlotesville’de, bir gece önce ve aynı gün toplanan “Sağı Birleştirin” hareketine karşı düzenlenen barış eylemine arabayla bir saldırı düzenlendi. Bir kişi hayatını kaybetti, otuzdan fazla kişi yaralandı.

Beyazların üstünlüğüne inanan (white supremist) neo-Naziler, Konfederasyoncu komutan Robert E. Lee’nin heykelinin şehirden kaldırılmasını protesto etmek amacıyla 11 Ağustos Cuma gecesi toplanmıştı. Ellerinde meşalelerle heykelin etrafında gruplaşan insanların görüntüsünü eski Ku Klux Klan’dan ayıran tek şey kukuletalarının olmaması, korkutucu bir şekilde yüzlerini göstermekten çekinmemeleriydi.

Ertesi gün, Sağı Birleştirin hareketi tekrar toplandı. Aynı zamanda, hareketin ırkçı ve faşist söylemlerini eleştirmek üzere bir karşı eylem düzenlendi. İki grup arasında çatışma çıktı ve şehirde olağanüstü hal ilan edildi. Bundan yaklaşık yarım saat sonra bir araba son sürat karşı eylem düzenleyen kalabalığa daldı.

 

Charlottesville olayı, Amerika’da özellikle Trump’ın adaylığı açıklandıktan sonra artan “beyaz milliyetçiliğin” (white nationalism) doruk noktası sayılabilir. Trump’ın adaylık sürecinde de, başkanlığı kazandıktan sonra da sarf ettiği ayrımcı, ırkçı, nefret dolu ifadelerle güç kazanan hareket alenen beyaz ırkın üstün olduğunu savunuyor. Charlottesville olayı bir yandan da Amerika’da son yıllarda, özellikle polisin zencileri hedef alması, masum insanları vurması ya da şüphelilere orantısız şiddet kullanmasıyla toplumdaki ırk sorunlarını su üstüne çıkaran diğer olayların da bir nevi devamı sayılabilir.

Amerika’daki ırk sorununun uzun bir tarihi olan, çok katmanlı, karmaşık bir mesele olduğu ve kısa bir makalede herhangi bir derinlikle işlenemeyeceği aşikâr. Ama edebiyatın bize kuru kuru ders anlatmadan tarih algımızı geliştirdiği, empati duygularımızı olgunlaştırdığı da öyle. Bu yüzden Amerika’da son yıllarda ırk konusunda tansiyonun neden ve nasıl yükseldiğini merak edenlere başlangıçta yol gösterebilecek birkaç kitap önermek isteriz.

Öncelikle konunun tarihini, Amerika’nın kölelik geçmişini biraz daha anlamak için bir klasik: Tom Amca’nın Kulübesi. Harriet Beecher Stowe’un 1852’de yayımlanan romanı, kölelik karşıtı hareketin güçlenmesine önemli bir katkı sağlamıştı. Bir kölenin, Tom Amca’nın hikâyesini anlatan kitap, köleliğin korkunçluğunu, özgürlüğü elinden alınmış insanın çaresizliğini dile getiriyor. Tom Amca’nın Kulübesi’nin içsavaşın başlamasında rol oynadığı bile düşünülmekte.

Kölelik geçmişinden günümüze, kendini fark ettirmeden hareket etmeyi öğrenmiş daha sinsi bir ırkçılığın yaşandığı döneme geçtiğimizde Amerikana’yla karşılaşıyoruz. Amerikana’nın yazarı Chimamanda Ngozi Adichie aslında Nijeryalı ama uzun yıllardır Amerika’da yaşıyor. Kitabın başkahramanlarından Ifemelu da öyle. Amerikana esasında Ifemelu ile Obinze’nin ilişkisi üzerinden Batılılaşmayı ele alıyor. Fakat Ifemelu’nun Amerika’ya taşınan bir Afrikalı olarak yaşadıkları ve gözlemledikleri, ülkenin çalkantılarına ışık tutuyor. Adichie romanda özellikle Ifemelu’nun, “Irk’ıncı ya da Amerikalı Olmayan Bir Siyahın (Daha Önce Zenci Olarak Bilinen) Amerikalı Siyahlara Dair Muhtelif Gözlemleri” bloğundaki yazıları –bloğun adından da anlaşılabileceği üzere– Amerika’da Afro-Amerikanlı ve Afrikalı olmanın anlamını sorguluyor.

 

Ifemelu, sonunda tekrar ülkesine, Nijerya’ya dönüyor. Biz de Amerika’dan Afrika’ya geçer, biraz da güneye inersek yolumuz Nobel Ödüllü edebiyatçı Doris Lessing’in ilk romanı, Türkü Söylüyor Otlar’la kesişiyor. Rodezya’da, bugünkü adıyla Zimbabwe’de geçen roman, ’40’larda bir İngiliz sömürgesinde beyazlar ile zenciler arasındaki ırk çekişmesinin korkutucu hikâyesini anlatıyor, beyazların ırkçı egemenliğinin pençesindeki insanların ruhsal portrelerini çiziyor.

Güneydeki bir başka Afrika ülkesinde, Güney Afrika’da yine bir Nobel Ödüllü yazar, J.M. Coetzee ırk meselesine dair sert bir öykü sunuyor okurlara. Yazarın en önemli kitaplarından sayılan Utanç, bir kız öğrencisiyle ilişkiye giren Profesör David Lurie’nin düşüşünü anlatıyor. Romanda Luire’nin öyküsü ile ülkenin öyküsü birbirine geçerken apartheid sonrası Güney Afrika’nın ırk dinamiklerine ışık tutuluyor.

 

Tekrar Amerika’ya dönmek gerekirse, bu yıl İstanbul Film Festivali’nde de gösterime giren I Am Not Your Negro (Ben Senin Zencin Değilim), James Baldwin’in yarım kalan son romanı üzerinden Amerika’nın çağdaş ırk hikâyesini anlatıyor. Baldwin, 20. yüzyılın en önemli yazarları ve toplumsal eleştirmenlerinden. Amerika’da ırk konusunu birçok eserinde işliyor; ama özellikle Notes of a Native Son adıyla derlenen denemeleri, sadece 20. yüzyılda Amerika’da zenci olmayı değil, daha geniş bir çerçevede günümüzde azınlık olmayı anlamak için müthiş bir kaynak. Toni Morrison, Maya Angelou, Harper Lee, John Steinbeck, Alice Walker, Mark Twain, Flannery O’Connor da Amerika’da ırk konusunu ele alan diğer önemli yazarlardan bazıları. “The revolution will not be televised” (Devrim televizyonlarda yayınlanmayacaktır) sözleriyle Gezi’de de duvarları süsleyen şair, müzisyen ve yazar Gil Scott-Heron da diğer eserlerinin yanı sıra iki romanında Amerika’da zenci olma gerçeğine değinmiş, Suat Ertüzün çevirisiyle yayımladığımız Zenci Fabrikası’nda ’60’larda zenci üniversitelerinde yaşanan ayaklanmaları ele almıştı. Daha genç isimlerden de Hari Kunzru, Colson Whitehead, Ta-Nehisi Coates da bu konuyu irdeleyen yazarlardan sayılabilir.

 

Ama edebiyatın ötesinde meselenin ruhunu yakalayan, bize kölelerin çektiği acıları, kölelerin soyundan gelenlerin hislerini, Amerika’daki zencilerin öfkesini derinden yansıtan bir sanat dalı var ki, o da müzik. İşte konu üstündeki okumalarınıza eşlik etmesi için bir müzik listesi:

 

 

 
 

 


Diğer Blog Yazıları

Tümünü gör