Peter Ackroyd, Hayaletler, İngiltere

Kim Var Orada?

17.08.2021
Kim Var Orada?

Yüzlerce yıldır insanlar arasında varlığı yokluğu belirsiz bir söylence dolanıyor: “hayalet”. Fantastik bir hayal gücü ürünü mü? Öyleyse de diğer fantastik varlıklardan farklı. Uzaklardan gelen yabancılar gibi; ejderhalar, göklerde beliren ufolar veya bazen ekranlara ucundan yakalanan Van Gölü Canavarı gibi değil, hep yakınımızı mesken tutuyor. Mahallemizdeki metruk evde, yan odamızda veya hemen arkamızda olabilir. Dışarıda değil, içeride. Dışarıdan gelen yabancılar her kültürde farklılaşırken, içerideki yabancı her kültürde birbirine benziyor.

Hayalet geleneği İngiltere’de çok yaygın diyor, Peter Ackroyd İngiliz Hayalet'te ve en çok İngilizlerin hayalet gördüğünü savunuyor. Bu sav çok iddialı, ispatlaması da zor olsa gerek. Hepimiz az çok hayaletli hikâyelerin içinden geçerek büyüdük.

Gerçekten İngilizler bizden daha mı çok hayalet görüyor? Bizim doğaötesi dostlarımız veya düşmanlarımızla bağımız ne kadar kuvvetli? Bu noktada karşımıza güçlü bir arşivcilik geleneği çıkıyor. Ackroyd geçtiğimiz yüzyıllardan bugüne İngiltere’nin çeşitli yayınlarını; gazeteleri, kitapları, dergileri didikleyerek hayalet hikâyelerini çıkarıyor.

Eğer İngilizler kadar sık hayalet görmediğimiz doğruysa, belki bu ille de onları dost ya da düşman olarak görmek istememizdendir. Çünkü Ackroyd’un aktardığı pek çok hikâyede hayaletler insanları çok da umursamıyor ama varlıklarıyla tedirginlik yaratıyor. Hayaletle karşılaşma bir “son”la değil, tedirginlikle, kaçma isteğiyle sonuçlanıyor en çok. Hayalet gücünü nereden alıyor? Bir hayalet bize ne yapabilir?

Bu hikâyeler sıradan bir sohbet sırasında birbirimize anlatacağımız türden tam da. Doğruluğundan emin olup olmamamızın hiçbir önemi yok. Hikâye öylece ortada duruyor. Hikâyelerin gücü hakikatle değil hayatımıza temasıyla sınanır. Hayaletler; yani yok olanlardan bugüne kalan, geçmişten bize artakalan ne varsa o, bize bakıyor.

Gözü, terk ettiği dünyamızda asılı kalan tüm ölülere saygıyla…

* * *

BURAYA GELSENE

Geçen yüzyılın başlarından, Wiltsire’lı bir beyefendi tarafından kaleme alınmış tuhaf bir hikâye var. Mr. T.W. Tilley haftada üç akşam düzenli olarak Melksham köyüne bisikletle gittiğini; bir akşam dönüş yolundayken, saat 22.30 sularında Poulshot kavşağına vardığında köprünün üstünden birinin kendisine ıslık çaldığını anlatıyor. Hikâyenin devamı bu beyefendinin kendi sözleriyle Kathleen Wiltshire’ın, Ghosts and Legends of the Wiltshire Countryside [Wiltshire Kırsalının Hayaletleri ve Efsaneleri] adlı kitabında yer alıyor.

“Ben yaklaştıkça, birinin, ‘Buraya gelsene, buraya gelsene,’ diye seslendiğini duydum; ama durmadım. İki gün sonra Mr. Moss adında bir adamın cesedi, köprünün kenarındaki yüksek duvarın altındaki çimenlerde bulundu. Eğer doğru hatırlıyorsam, şüpheli ölüm kararı verildi. Annem köprüye çıkmış olsaydım benim sonumun da böyle olacağına inanıyor.”

“Buraya gelsene,” diye seslenilmiş olması dikkat çekici. Bir yandan bir davet içeriyor ve ilginç bir deneyim vaat ediyor, öte yandan kesin bir emir içeriyor. Müşterek Dostumuz’daki oyuncak bebek elbiseleri diken Jenny Wren’in sözlerini akla getiriyor. “Buraya gelsene, ölsene! Buraya gelsene, ölsene!”

 
Peter Ackroyd
 
 

 


Diğer Blog Yazıları

Tümünü gör