Albert Camus, Émile Zola, Friedrich Engels, George Orwell, Gustave Flaubert, Harriet Beecher Stowe, Karl Marx, Liste, Niccolò Machiavelli,

Devrim, Direniş ve İsyanlara Öncülük Etmiş Kitaplar

17.08.2021
Devrim, Direniş ve İsyanlara Öncülük Etmiş Kitaplar

Her devrim, her başkaldırı ve direniş biraz entelektüeldir. Tarihin akışına yön verebilmeleri için onların da esin kaynaklarına ihtiyacı vardır. Toplumsal hareketlerin en önemli esin kaynaklarından biri kuşkusuz edebiyat ise aynı zamanda edebiyatın en yaratıcı Musalar’ından biri de toplumsal hareketlerdir. Bu organik bağ var olduğu müddetçe devrim, direniş, isyan, başkaldırı ve benzerlerine öncülük eden kitaplar listesi uzayıp gidecektir. İşte bu bağlamda ve 1 Mayıs vesilesiyle, direniş ve isyanlara öncülük etmiş kitaplarımızın bir listesi:

 

1. Komünist Manifesto

Belki de “devrim” deyince ilk akla gelen kitapların başındadır Komünist Manifesto. Bir bildiri, bir parti programı, başka bir deyişle devrimin yol haritası niteliğindedir. Aynı zamanda dünya tarihinin en etkili ve üzerine en çok tartışılan metinlerinden biri olmuştur. Türkiye’de uzun yıllar yasaklı kitaplar listesinde en üst sıralardaydı.

Bugüne kadar tarihteki tüm hareketler, ya azınlık hareketleri ya da azınlıkların yararına hareketler olmuşlardır. Proletarya hareketi ise ezici çoğunluğun ezici çoğunluk yararına bağımsız hareketidir. Günümüz toplumunun en alt katmanı olan proletarya, resmî toplumun en üst katmanları havaya savrulmadan silkinip ayağa kalkamaz.

 

2. Prens

Prens, tarih boyunca birçok önderin başucu kitabı olmuştur. Machiavelli gayet kapsamlı bir şekilde “yönetme”nin felsefesini oluşturmuştur Prens’te. İdeal yönetici özellikleri sıralanmış, dönemin İtalya’sından ve Antikçağ’dan verdiği örneklerle farklı dönemlerde ve farklı türden önderlere yol gösterici olmuştur.

Şehirler ya da bölgeler bir prensin yönetimi altında yaşamaya alışmış iseler, prensin soyu tükendiğinde, bir yandan boyun eğmeye alışkın oldukları, öte yandan eski prensleri artık başlarında bulunmadığı için, içlerinden birini prens seçme konusunda anlaşamaz, özgür yaşamayı bilmezler; bu yüzden, silaha sarılmakta daha ağır davranırlar ve bir prens onların gönlünü ve güvenini daha kolay kazanabilir. Ama cumhuriyetlerde daha büyük bir canlılık, daha büyük bir nefret, daha fazla intikam arzusu vardır; insanlar eski özgürlüğün anısını unutmazlar, unutamazlar; öyle ki, en güvenilir yol, bu cumhuriyetleri ortadan kaldırmak ya da gidip orada yaşamaktır.

 

3. Tom Amca’nın Kulübesi

Amerika’da içsavaşın başlamasının ve kölelik karşıtı hareketin güçlemesine önemli katkısı olmuştur Tom Amca’nın Kulübesi'nin. Stowe’un aktif olarak kölelik karşıtı hareket içinde yer alması da kitabın etkisinin artmasına yol açmış, ABD’de 19. yüzyılın en çok satan kitabı olmuştur.

Yaşadığımız dünya ulusların titreyip kıvrandıkları bir çağ. Denizaşırı yerlerden gelen müthiş bir etki dünyayı deprem gibi kaplayıp kabartıyor. Peki ya Amerika güvende mi? Bağrında düzenlenmeye ve giderilmeye ihtiyaç olan haksızlıklarla var olan her ülke, bu haksızlıklarda yaşayacağı rahatsızlık ve sıkıntı öğelerini de barındırır. İnsanların özgürlük ve eşitliği için tüm uluslarla dillerden yükselen ve ama söze dökülmeyen bu seslerin ve homurtuların bir anlamı olsa gerek.

 

4. Germinal

19. yüzyıl Fransa’sında maden işçileri ve onların direnişini anlatan Germinal, başkaldırının ve işçi sınıfının en önemli temsillerinden biri haline gelmiştir. Latincede tomurcuk, filiz anlamına gelen kelimeden türeyen Germinal, yazıldığı dönemde maden işçilerinin birçok anlamda umudu olmuştur diyebiliriz.

Şimdi bulutsuz gökyüzünde gururla parlayan nisan güneşi doğurmaya hazırlanan toprağı ısıtıyordu. Toprak ananın besleyici sinesinden yaşam fışkırıyor, tomurcuklar patlayarak yeşil yapraklara dönüşüyor, tarlalar boy veren otlarla ürperiyordu. Her yanda tohumlar şişiyor, yukarı doğru uzanıyor, sıcağa ve ışığa ulaşma ihtiyacıyla toprağı çatlatıyordu. Taşan özsular fısıltılar çıkararak akıyor, çatlayan tohumlardan öpücük sesleri yayılıyordu. Arkadaşların kazma sesleri sanki yüzeye iyice yaklaşmışlar gibi giderek daha da belirginleşiyordu. Bu taptaze sabah vaktinde, güneşin yakıcı ışıkları altında, toprak işte bu uğultuya gebeydi. İnsanlar bitiyordu topraktan; karıkların arasında ağır ağır filizlenen, gelecek yüzyılın hasadı için boy atan ve yakında toprağı çatlatacak olan, intikamcı, kapkara bir ordu yetişiyordu.

 

5. Duygusal Eğitim

Tarihin en hızlı aktığı ve “büyük devrim”lerin yaşandığı 19. yüzyıl ve dönemin en çalkantılı ülkerinden biri Fransa. Duygusal Eğitim’de 1848 Devrimleri, İmparatorluk ve Cumhuriyet dönemleri gibi tarihsel dönemeçlere dair “öncü” olabilecek öğelere rastlıyoruz. Hem içerik hem de biçim açısından Duygusal Eğitim’e edebiyatın modernizme ilk adımıdır diyebiliriz.

Arazi üzerindeki yüksekçe yerlere çıkarak yan yana, ayakta rüzgârı içlerine çekerken, ruhlarına muazzam bir gücün, nedensiz bir sevincin ve daha özgür bir hayatın verdiği bir tür gururun dolduğunu hissediyorlardı.

 

6. Başkaldıran İnsan

Kendisi Mayıs ’68’i göremese bile eserleri özellikle de Başkaldıran İnsan’la ’68 gençliğine ışık tutmuş yazarların başında gelir Camus... “Kimdir başkaldıran insan?” diye sorar Camus, “Hayır diyen biri,” diye devam eder. Bu kitap, savaşların içinden çıkmış rüzgârda salınan 20. yüzyıl insanına sorgulama ve talep etmeyi hatırlatarak dönemin toplumsal hareketlerine felsefi zemin hazırlamıştır.

Ne denli bulanık bir biçimde olursa olsun, bir bilinçlenme doğar başkaldırı eyleminden; insanda insanın, kısa bir zaman için bile olsa, özdeşleşebileceği bir şey bulunduğu konusunda bir sezgi, birdenbire göz kamaştırıcı oluveren bir sezgi.

 

7. 1984

Artık distopyalar çağıdır. 1984, “çubuğu diğer tarafa bükme”nin öncüsü olmuştur bir bakıma.“Büyük Savaş, Büyük Devrim ve Büyük Partiler” pek de alışık olunmayan bir alegorik tarzla ele alınır bu büyük romanda.

En korkunçları, Sevgi Bakanlığı’ydı. Tek bir penceresi bile yoktu. Winston, Sevgi Bakanlığı’na girmek şöyle dursun, yarım kilometreden fazla yaklaşmamıştı. Resmî bir göreviniz olmadığı sürece içeriye girmek olanaksızdı; resmî görevliler de içeriye ancak tel örgülerin arasından dolanarak, çelik kapılardan ve gizli makineli tüfek yuvalarının arasından geçerek girebiliyorlardı. Bakanlığın dışındaki bu barikatlara açılan sokaklarda bile siyah üniformalı, goril suratlı muhafızlar ellerinde coplarıyla kol geziyorlardı.

 

 

 

 
 

 


Diğer Blog Yazıları

Tümünü gör